-
1 durum
durum almak Stellung nehmen; eine bestimmte Haltung einnehmen;… duruma gelmek … werden;güç bir duruma düşmek in eine schwierige Lage geraten;iktisaden bağımsız duruma gelmek wirtschaftlich unabhängig werden;geçim durumu Lebensbedingungen f/pl;hastanın durumu der Zustand des Kranken;hava durumu Wetterlage f;sağlık durumu Gesundheitszustand m;sıhhî durum sanitäre Verhältnisse n/pl;-in kaybolması durumunda im Falle des Verlustes G/von -
2 durum
1. state, condition. 2. situation, circumstances. (...) -unda in the event that..., in the event of...: kâğıda zam gelmesi durumunda in the event that there is an increase in the price of paper. - almak to take a stand. - belgesi 1. certificate. 2. certificate of good conduct. -u bozulmak to get into financial straits. -u düzelmek (for one´s financial position) to improve, get better. -
3 karmaşmak
1. امتزج [اِمْتَزَجَ]2. تخالط [تَخَالَطَ]3. تمازج [تَمَازَجَ] -
4 kızışmak
1. اشتد [اِشْتَدَّ]Anlamı: sert, kızışık bir durum almak2. تشدد [تَشَدَّدَ]Anlamı: sert, kızışık bir durum almak3. سخن [سَخُنَ]Anlamı: yüksek bir dereceyi bulmak, çok ısınmak -
5 canavarlaşmak
vi1) zur Bestie werden -
6 yenileşmek
vi sich erneuern; ( yeni bir durum almak) sich neu gestalten -
7 أضب
-
8 اشتد
اِشْتَدَّ1. şiddetlenmekAnlamı: şiddeti giderek artmak2. kızışmakAnlamı: sert, kızışık bir durum almak -
9 امتزج
-
10 تحلى
-
11 تخالط
Iتَخَالَطَ1. karışmak2. karmakAnlamı: birbirine katmak3. karmaşmakIIتَخَالُطkarışımAnlamı: karışmış olanın durumu -
12 تشدد
تَشَدَّدَkızışmakAnlamı: sert, kızışık bir durum almak -
13 تصلب
Iتَصَلَّبَ1. sertleşmekAnlamı: sert bir durum almak, katılaşmak2. katılaşmakAnlamı: katı duruma gelmek3. pıhtılaşmakAnlamı: pıhtı durumuna gelmekIIتَصَلُّب1. katılaşmaAnlamı: katılaşmak işi2. skleroz3. katılıkAnlamı: katı olma durumu4. sertlikAnlamı: katı ve kırıcı olma5. peklikAnlamı: pek olma durumu -
14 تمازج
Iتَمَازَجَ1. karmakAnlamı: birbirine katmak2. karışmak3. karmaşmakIIتَمَازُج1. muaşeret2. karışımAnlamı: karışmış olanın durumu -
15 جد
Iجَدّ1. cetAnlamı: dede, büyük baba, ata2. talihAnlamı: şans, baht3. şansAnlamı: talih, baht, felek4. ataAnlamı: baba, dede ve büyük babalardan her biri5. ecdatAnlamı: atalar, dedeler6. dedeAnlamı: babanın veya ananın babası, büyük baba7. büyük babaAnlamı: babanın veya annenin babası, dedeIIجَدَّ1. ciddîleşmekAnlamı: ciddî bir durum almak2. ivmekAnlamı: çabuk davranmakجِدّ1. çalışkanlıkAnlamı: çalışkan olma durumu2. çabaAnlamı: bir iş yapmak için sürekli çalışma, ceht -
16 ciddîleşmek
جد [جَدَّ]Anlamı: ciddî bir durum almak -
17 puslanmak
أضب [أَضَبَّ]Anlamı: sisli durum almak -
18 sertleşmek
تصلب [تَصَلَّبَ]Anlamı: sert bir durum almak, katılaşmak -
19 tatlılaşmak
تحلى [تَحَلَّى]Anlamı: tatlı durum almak -
20 shape
n. form, şekil, biçim, dış görünüş, endam, maske, düzgün biçim, durum, model, kalıp————————v. şekil vermek, şekil almak, biçimlendirmek, şekillendirmek, düzenlemek, yönlendirmek, şekillenmek, kalıbını almak, biçim almak, ortaya çıkmak, gelişmek* * *1. şekil ver (v.) 2. şekillendir (v.) 3. şekil (n.)* * *[ʃeip] 1. noun1) (the external form or outline of anything: People are all (of) different shapes and sizes; The house is built in the shape of a letter L.) biçim, şekil2) (an indistinct form: I saw a large shape in front of me in the darkness.) görüntü3) (condition or state: You're in better physical shape than I am.) durum, form2. verb1) (to make into a certain shape, to form or model: She shaped the dough into three separate loaves.) biçimlendirmek2) (to influence the nature of strongly: This event shaped his whole life.) büyük ölçüde etkilenmek3) ((sometimes with up) to develop: The team is shaping (up) well.) gelişmek, istenen düzeye gelmek•- shaped- shapeless
- shapelessness
- shapely
- shapeliness
- in any shape or form
- in any shape
- out of shape
- take shape
- 1
- 2
См. также в других словарях:
durum almak — 1) belli bir duruş biçimine geçmek 2) bir olay karşısında belli bir tavır almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
durum — is. 1) Bir şeyin içinde bulunduğu koşulların hepsi, vaziyet, hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon Genel Sekreter, kazadaki sıtma durumu hakkında verdiğim uzun tafsilattan pek memnun kaldı. R. N. Güntekin 2) Duruş biçimi, konum 3) Bireyin toplum… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tavır almak (veya takınmak) — belli bir durum veya davranış biçimini benimsemek, vaziyet almak Bilgin değilim. Onun için yazılarımda da bilgince tavır takınmaktan çekinirim. O. V. Kanık Parçasını söylerken aldığı tavır, insanı gülmekten katıltacak kadar komik. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
vaziyet almak — 1) belli bir durum veya davranış biçimini benimsemek, tavır almak, tavır takınmak İşgalden sonra Rumların bize karşı nasıl bir vaziyet aldıklarını da pekâlâ biliyorduk. Y. K. Karaosmanoğlu 2) karşı çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
belirmek — nsz 1) Önce belli veya görünür olmayan bir şey ortaya çıkmak, tezahür etmek Karanlıkların ardından birçok adamlar belirerek acayip birtakım eşyalar taşıyor. R. H. Karay 2) Bir düşünce veya durum kesin bir biçim almak, tebellür etmek Kafasında… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sertleşmek — nsz 1) Sert bir durum almak, katılaşmak Yarı ağarmış yumuşak kumral sakal tersine dönerek diken gibi sertleşti. R. N. Güntekin 2) Gücü artmak, zorlu bir durum almak İklim sertleşti. 3) mec. Bir kimsenin davranış veya sözleri sert, kırıcı olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tatlılaşmak — nsz 1) Tatlı bir durum almak 2) mec. Sevimli, hoşa giden bir durum almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
eğilmek — nsz 1) Belirli bir yönle açı oluşturacak bir durum almak, bir yöne doğru çarpılmak:, dikliğini kaybetmek Sofraya pilav gelince Aziz eğilerek kokladı. C. Uçuk 2) İnsan, bir işi yapmak için belini eğmek Tenis oynarken yüz çeşit çeviklikler içinde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
görmek — i, ür 1) Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm. A. Gündüz 2) Anlamak, kavramak, sezmek Türk iradesinin ne demek olduğunu da sen göreceksin. R. E. Ünaydın 3) Yanına… … Çağatay Osmanlı Sözlük
acılaşmak — nsz 1) Tadı bozulmak, acı olmak Yağ acılaştı. 2) Yemlerde genellikle yağ asitlerinin oksidasyonu ve hidroliz sonucu uygun olmayan koku ve tat meydana gelmek 3) mec. Dokunaklı duruma gelmek Sesi gerçekten acılaşmıştı. 4) mec. Konuşma kırıcı, sert… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağdalaşmak — nsz 1) Ağda durumuna gelmek, ağdalanmak Reçel ağdalaştı. 2) mec. Sohbet tam tadına varılır durum almak, koyulaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük